Tarih boyunca İslâm’ın temel kaynakları üzerine yürütülen tartışmaların en hassas noktalarından biri, şüphesiz ki sahabe neslidir. Onlar, Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) en yakın şahitleri, söz ve fiillerinin en güvenilir nakilleridir. Hadislerin büyük bölümü, bu seçkin neslin omuzlarında bize ulaşmıştır.

Ne var ki, İslâm’ın asli kaynaklarını gölgelemek isteyen bazı oryantalistler ve onların etkisindeki yerli yazarlar, bu güvenilir zincirin en güçlü halkalarına itiraz etmişlerdir. En çok hedef alınan isimlerden biri de, hadis rivayetinde ön sıralarda yer alan Ebû Hureyre’dir (radıyallâhu anh). Sahabe-i kirama yöneltilen her itham, doğrudan doğruya İslâm’ın kendisine yöneltilmiş demektir.

Bu nedenle, dinin bize emanet edildiği günümüzde, onun taşıyıcı direklerini korumak hem ilmî hem vicdanî bir sorumluluktur. Ebû Hureyre’ye yöneltilen ithamların büyük kısmı, tarihsel bağlamdan kopuk, ilmî delillere dayanmayan ve çoğu zaman ideolojik saiklerle şekillenmiş iddialardır.

Elinizdeki eser, bu iddialara karşı ilmî bir cevap mahiyetindedir. Ebû Hureyre’nin hayatını, hadis rivayetindeki yöntemini, sahabe ve tâbiîn arasındaki yerini, ona yöneltilen eleştirilere verilen cevaplarla birlikte sunmaktadır. Böylece eser, hem bir biyografi hem de hadis tarihine dair sağlam bir başvuru niteliği taşımaktadır.